Mesleği uzun yıllardır yapmakta olduğu eczacılık olan İbrahim Yavuz’un doğduğu topraklardan bugünlere geldiği süreçte sanatla iç içe olan yaşam serüvenine ufak bir girizgah yapıyoruz.
Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız ?
1957 Diyarbakır doğumluyum. Aslen evliyalar diyarı Siirt/ Tillolu’yum . Oradaki ecdadımızı layık olabilmek için elimden geleni yapmaya çalışıyorum . İlk ve orta öğrenimini Diyarbakır’da , Üniversite öğrenimimi Ankara Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nde gördüm. 1988-1989 yılları arasında11. Bölge Eczacılar Odası başkanlığı yaptım. Daha sonra musiki cemiyetine üye oldum. Ardından resim dersleri aldım. Bunlarla beraber eczacılık alanında çalışanlarla bir mesleki grup oluşturdum. Müzik aleti çalan ve sesi güzel olanlarla bir grup kurduk. Evli ve 2 çocuk babasıyım. Bir de yakın zamanda bir torunum oldu.
Peki biraz daha sanatçı yönünüze değinmek gerekirse , sizi sanata iten şey nedir ?
İlkokul ’da yaptığımız resimler okul panosuna asılırdı. Benim resimlerim diğerlerinden farklıydı. Gerek ben gerekse ailem bunu fark etti. Hatta amcam teşvik amaçlı bana kendi resmini çizdirip üzerine para vermişti.
Peki doğduğunuz yerin mekânsal sizin kişiliğinize ve işinize yansıdığını düşünüyor musunuz?
Elbette oldu. Diyarbakır’ın kültürel zenginliği , tarihi dokusu beni derinden etkilemiştir. Eczacılığı yeni yapmaya başladığım dönemlerde bile işimi bırakır sokak sokak gezer fotoğraf çekerdim . Nerde nerede taş var nasıl durur çok iyi bilirdim.
Bu sizi detaycılığa itti mi ? Detaycı biri misiniz?
Kesinlikle. Aşırı detaycı bir yapıya sahibim . Hatta simetri hastalığım var bu günlük yaşantıma da etki ediyor. Çevreme bazen zor anlar yaşatabiliyorum.
Sanatı bir amaç mı yoksa araç olarak mı görüyorsunuz ?
Mekanlar insanlarla müzeyyendir. Sanatta böyle bir şey insanlarla paylaşırsanız değer kazanır . Nesillere bizden sonrakilere bir şey aktarma aracı olarak gördüğüm doğrudur. Sırf bunun için bir kitap bile yazmışlığım var.
Bir eczacı olarak mesleğiniz ve sanatınızın ortak buluşma noktası oldu mu ?
Öncelikle ben eczacılığa pek isteyerek girmemiştim . Sanatla ilgili bir okul okumak istemiştim ama kader bizi bu şekilde yoğurdu. Ve eczacılığın sanata engel olmadığına karar verdim ve ortaya koyduğum çoğu çalışmayı da çalışma hayatımdaki dönemlerde ortaya koydum. Sanat beni daha ince ruhlu bir insan haline getiriyor. Empati kurmayı size öğretiyor bu noktada benim mesleğimde sağlıkla direkt iç içe olduğundan dolayı daha faydalı nasıl olabilirim diye düşünmeye itiyor.
Sizi etkileyen örnek aldığınız birileri ya da sanatçılar var mıdır ?
O kadar çok var ki isim veremeyeceğim . O kadar çok var ki isim veremeyeceğim .
[11:36, 06.07.2022] Gülsüm Senanur Demir: Müziğin bir çok dalını dinlemeyi severim ama mesela Diyarbakır şark bülbülü adıyla ünlenen Celal Güzelses şarkılarıyla büyüdüm. Küçükken dayım ben ağlarken Celal Güzelses şarkısı söylediğinde ağlamayı kesermişim . Bir özelliğim özgün olmam. Taklit etmeyi asla sevmiyorum . Picasso mesela taklit edilemeyecek eserler yapıyor. Yaptığı eserlerinden bir şeyi aynen çizmek yerine kendinden bir şeyler katarak çiziyor bunu özel yapan da o.
Türkiye'de sanatın icrası noktasında yeter ki desteğin olduğunu düşünüyor musunuz?
Ben destek beklemenin yanlış olduğunu düşünüyorum. Kendimizi ifade ederken rutinin dışına çıkmamız lazım. Destek beklersek başarılı olamayız. Daha sonra teşvik konusunda elbette destekler oluyor ama desteğim yok diye de sanattan vazgeçmek bana yanlış geliyor.
Çok şeyi çok yapmak önemli değil bir şeyi çok iyi yapmak önemli olan.
Sohbetiniz için teşekkür ederim . Eklemek istediğiniz bir şey var mı ?
Çok teşekkür ederim , inanç ve gayretinizi asla kaybetmemenizi niyaz ediyorum . Sohbetiniz için ayrıca teşekkür ederim .
Comentarios